Söylenmek Üzerine “Yaşlı ve Genç Köpek”
- Muzaffer Alemdar
- 24 Ağu 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Ağu 2024
Bugün sahilde paten yapıp yüzdüm. İstanbul’da olduğum zamanlarda, Suadiye sahilinde paten yapar, ardından yüzüp çimenlerde yoga yaparım. Toprak ve suyla haşır neşir olmak bana her zaman çok iyi geliyor. Onlara şükredip enerjilerini kendi enerji alanımda hissederim; bu, beni enerjiyle dolduruyor. Doğayla iç içe olma hali, küçüklüğümden beri süregelir hep.
Sahilde yüzmeye gittiğimde, yaşlı köpeğiyle bir kadın yanımıza geldi. Köpeğin o saf, yaşlı haliyle, kadın ile kurduğu bağ çok etkileyiciydi. Kadın, köpeğini yavaşça denize soktu, fakat köpek artık yüzemiyor, boyunu geçmeyecek bir yere kadar gidebiliyordu; çünkü yüzecek kadar enerjisi yoktu.
Sonra bir başka kadın, genç ve enerjik köpeğiyle geldi. Tasmasını çıkarır çıkarmaz köpek coşkuyla koşarak denize atladı, büyük bir keyifle yüzmeye başladı, hatta uzaklara kadar açıldı.
Yaşlı olan köpek kim bilir gençliğinde ne kadar iyi yüzüyordu; tıpkı o genç köpek gibi. Ama şimdi yüzemiyordu. Aralarındaki tek fark zamandı. Peki, zaman nedir? Zaman gerçekten geçen bir şey mi? Bu konu üzerine günlerce konuşabiliriz, felsefe yapabiliriz ya da spiritüel açıdan değerlendirebiliriz.
Fakat ben onları izlerken bu konuları düşünmedim. Altımda, popoma batan bir taş gibi, olanı olduğu gibi görüp onları sadece izledim.
Sonra düşündüm; biz de yaşlanacağız ve o yaşlı köpek gibi bazı şeyleri yapamaz hale geleceğiz... Şimdi bu yazının devamında "Zamanınızın kıymetini bilin, gençlik bir daha gelmeyecek" gibi söylenmeler söylememi düşünmüş olabilirsiniz. Ama ben bunları düşünmedim. Aklıma babam geldi.
Babam, Almanya’da boks şampiyonlukları kazanmış, o dönemin ünlü boksörlerindendi. Küçüklüğümde, bana boks çalıştırırken yaptığı hareketler, sabah 05.30’da kalkıp sahilde koşuşu, evin salonunda yorulmadan yaptığı kültür fizik hareketleri aklıma geldi. Çok hızlıydı; dışarı çıktığımızda, o yürürken biz abimle yanında koşardık. Sonra, zaman geçti ve yaşlandı. Yaşlandığında bile gençliğindeki gibi sabah koşar, boks çalışırdı ve biz hala yanında koşardık. Ama bir gün, yavaşlamak zorunda kaldı ve yavaşladı. Bu yavaşlama fiziksel bedenindeydi; ama enerji bedeni, gençliğindeki gibiydi. Enerjisi hiç değişmemişti; yüzündeki gülümseme, şakaları, anı yaşayışı, her şeyden mutlu oluşu hep aynıydı.
Ben bunları düşünürken, önümdeki kadın, köpek sudan çıkıp tüylerini sallayınca, "Off, her yerimi ıslattın!" diye söylendi. Sanki kadın bana cevabı vermişti.
Söylenmek...
Düşünün lütfen; sevgilimizden ayrıldığımızda, kargo geç gelince, trafikte, birisi sırada senin önüne geçince, instagram bir hafta kapalı kalınca, tırnağın kırılınca, elbisen yırtılınca, hava sıcak olunca ve nice olaylarda nasıl da söyleniyoruz değil mi? Belki hemen hemen her gün! Bu küçük küçük söylenmelerinin enerji alanlarımızı ve auramızı nasıl etkilediğini bilseniz, şuandan itibaren bir daha asla söylenmezsiniz.
Babamın hiç söylendiğini hatırlamıyorum. Yaşadığı tüm maddi ve manevi zorluklarda, hastalığında, yavaşladığında, hayatı boyunca hiç ama hiç söylenmedi. Babamın enerjisinin
yaşlandığında bile aynı frekansta olmasının sebebi söylenmemesi, mızmızlanmamasıydı; teslimiyet ve kabul edişti. Sahildeki o güzel yaşlı ruhu izlerken bunları hissettim. Bir anda köpek yanıma gelip yanağımdan öptü dakikalarca; sanki düşündüklerimi hissedercesine. İçten ve sevgiyle...


Bu gece, bu hikayemde hissettiklerimi handpanimle çalacağım bir melodiye dönüştüreceğim. Bu melodiyi gece yatarken kulaklığınızı takıp dinleyebilirsiniz.
( Şimdilik bu paylaşımlarımı özel bir WhatsApp grubumdan paylaşıyorum, ama yakında podcast’te de paylaşacağım.)
Hoşça kalın.
Eyvallah...
Yorumlar