top of page

Yoganın Temeli Yamalar. İyi İnsan Ol!

Güncelleme tarihi: 15 Eki 2024


Yoganın Temeli Yamalar.

Yoganın temelini oluşturan ve birinci basamağı olan Yamalar, kişinin dış dünyaya ve çevresine nasıl davranması gerektiğini tembih eder. Bu, evrensel bir boyutun göstergesidir ve sadece yoga değil, tüm din ve manevi öğretiler bu temel üzerine inşa edilmiştir. Kur'an, İncil, Tevrat, Budizm, Şamanizm gibi farklı öğretiler de, insanın hem kendisine hem de çevresine sevgi ve şefkatle davranmasını öğütler.

Yoga da, yamaları hayata geçirmeden, ağızınla kuş tutsan dahi ne meditasyonun derinliklerini deneyimleyebilirsin ne de ilahi olan bütünlüğü! Bu, tüm manevi yolların da ortak dilidir.

Kur'an ı örnek verelim: Eğer iyi bir insan değilsen, her gün sabah uçakla hacca gitsen de, günde 125 vakit namaz kılsan da, Allahla bir bağlantı kuramayacağını, niyetlerin ve duaların ne kadar yoğun olurlarsa da O'na ulaşamayacağını belirtir. Bu durum, manevi ritüellerin, iyi insan olmadan sadece içi boş ritüel seviyesinde kalacağı anlamına gelir.

Günümüzde sıkça rastlanan bir durum gözlemliyorum: İnstagram da bazı gönderiler dikkatimi çekiyor, Mesele; 777 sayısının altına "Okudum, kabul ediyorum. Para bana gelsin, niyetlerim kabul olsun" gibi ifadeler yazılıp mühürleme yapılmakta. Bu, derin niyetlerle yapılan bir dua veya ritüelden çok, yüzeysel bir beklentidir. Belki Yaradan, bu tür eylemler karşısında "Ne aptal kullarım var" diyordur.

Peki bu "aptallar" ifadesi neyi gösterir? Bu bir ayrım mı yaratır? Evet, bu tür bir ifade, bir düalite yani ikilik yaratır. Çünkü bu, "aptallar" ve "aptal olmayanlar" gibi bir karşıtlık doğurur. Bu düşünce, daha yüksek bir bilinç seviyesine ulaşmamış bir zihnin göstergesidir.

Ancak, yogayı anlatan yazılarımda basamaklarda ilerledikçe bu tür ayrımları yapan zihnimi aşarak, birliğin ve ayrım yapmayan zihnim ile yazacağım. Şu an için bu ayrım, yani ikilik doğru bir ifadedir, çünkü zihninizin bu seviyede anlaması gereken bir konuyu işliyorum. Fakat ilerleyen basamaklarda, yoganın basamaklarında olduğu gibi benim de dualiteden ayrılarak bu ayrımların geçerliliğini nasıl kaybedeceğini fark edecek belki de deneyimleyeceksiniz.

Yamaların ne olduğunu kavramanız için “İyi hayat ve kötü hayat” kavramının derinliğini öğrenmelisiniz.

İyi ve kötü hayat kavramları, hem dini hem de spiritüel öğretilerin merkezinde yer alır. Bu kavramlar, kişinin niyetleri ve eylemleri sonucunda deneyimlediği yaşam biçimlerine işaret eder.


İyi Hayat: İyi hayat, kendine ve çevreye karşı sevgi, saygı ve şefkatle dolu bir yaşam sürmektir. Bu tür bir yaşam, içsel huzur, mutluluk, sevgi ve tatmin duygusu getirir. Kur'an'da "Cennet" kavramı, bu tür bir yaşamın nihai ödülüdür. Yoga felsefesinde de, bu Yamalar ve Niyamalar ile sağlanan içsel denge ve disiplinle elde edilip, karma yoga ile açıklanır. Kısaca, kişi iyilikleriyle kendi cennetini yaratır ve yaşar.

İyilik, sadece başkalarına yardım etmek değil, aynı zamanda içsel olarak arınmış bir kalple yaşamaktır. Böylece yaptığımız iyi davranışlarla dualarımızın kabulü sağlanır. Burada, Yaradan bize dualarımızı kabul ettirmez; biz, kendi davranışlarımızla dualarımızın kabulünü sağlarız. O peşinden koşup durduğumuz spiritüel açılımları, bağlantıları, günde 24 saat meditasyon yapsak da iyi bir insan olamadığımız sürece deneyimlememiz olası değildir. Bu derin bir anlayış gerektirir, yüzeysel bir bakış açısıyla, sadece ritüel seviyesinde kalır ve bu derinliği kaçırırsın. Buna dikkat et.


Kötü Hayat: Kötü hayat ise, çevreye ve kendine bencilce ve zarar verici davranışlarda bulunmaktır. Bu tür bir yaşam, huzursuzluk, mutsuzluk, suçluluk ve manevi boşluklar yaratır. İslam'da "Cehennem" kavramı, bu tür bir yaşamın sonucu olarak tarif edilir. Yoga'da ise, bu, Yamalar ve Niyamalar'a uymamaktan kaynaklanan ruhsal bir düşüşle sonuçlanır ve yine Karma yoga ile ifade edilir. Karma yogayı başka bir başlık altında anlatacağım.

Böylece kişi kötülükleriyle kendi cehennemini yaratır. Geceleri iç huzursuzlukla uyuyamamak, kıskançlık ve öfke dolu bir hayat sürmek, aslında "cehennem" deneyimidir. Bu durumda Yaradan sizi cezalandırmaz; siz, kötü davranışlarınızla kendinizi cezalandırırsınız.

İyi ve kötü eylemlerimizle kendi cennetimizi ya da cehennemimizi biz yaratırız. Bu süreçte "yaratan" aslında kişinin kendisidir.

İyi ve kötü hayatın temeli, insanın niyeti ve eylemlerine dayanır. İyi bir hayat, içsel denge ve uyum içinde yaşamaktır; sadece kendimizle değil, çevremizle, doğa ve evrenle de uyum içinde olmayı gerektirir. Bu dengeyi sağlayabilmek, kişinin ruhsal olarak gelişmesini sağlar. Kötü hayat ise, bu dengeyi bozan, evrensel düzene aykırı hareket eden bir yaşam şeklidir.


Yoga, kişinin aydınlanmaya ve ilahi bütünlüğe ulaşabilmesi için sekiz basamaklı bir yol sunar. Bu yolun ilk basamağı olan Yamalar, yani etik kurallar, kişinin önce iyi bir insan olmasını sağlar. Çünkü yoga, bu ahlaki temeller olmadan ilahi birliğe ulaşılamayacağını bilir. Yamalar, hayatın gerçek anlamını ve kişinin nasıl bir denge içinde yaşaması gerektiğini açıklar.Yoganın, aydınlanmaya ve ilahi bütünlüğü

deneyimlemeye götüren bu sekiz basamaklı yolunda, birinci basamak olan Yama’lar, yolculuğun temelini oluşturur. Beş etik ilkeyi kapsayan Yama’lardan ilki, “Ahimsa”dır. Aşağıda bu önemli ilkeyi detaylıca açıkladım.Gelin, birlikte keşfedelim.


1. AHİMSA: Ahimsa, şiddetsizlik olarak bilinir, ama bu basit bir "zarar vermemek" tanımının ötesine geçer.

Bu yazıya başlamadan önce, gözlerini bir dakika kapat ve "şiddetsizlik" kavramının sende nasıl bir anlam taşıdığını düşün. Bu kavramın içini dolduran hisleri, düşünceleri gözlemle. Sonra gözlerini aç ve yazıyı okumaya devam et.

Ahimsanın şiddetsizlik olduğunu öğrenen iki farklı zihne bir bakalım. Birinci zihin, Ahimsa'yı; öldürmemek, zarar vermemek, kalp kırmamak ve öfkeye kapılmamak olarak algılar. Bu zihin, şiddetsizliği dışsal ve fiziksel bir eylemsizlik olarak tanımlar.

İkinci zihin ise, Ahimsa'yı yalnızca fiziksel bir şiddetsizlik olarak değil, sevgi olarak görür. Ve Ahimsa'nın gerçek özü ve yoganın ilk öğretisi de sevgidir. Fakat bu sevgi, doğrudan bir kelime olarak değil, şiddetsizlik olarak ifade edilmiştir. Çünkü Ahimsa'nın anlamı, sadece şiddetten kaçınmak değil, sevgi dolu bir varoluş şekli geliştirmektir.


Şiddet sadece fiziksel midir?

Kimsenin saçını başını yolmak gibi açıkça saldırgan bir eylemde bulunmuyor olabilirsiniz. Ama Ahimsa’nın kastettiği şiddet bundan daha derindir. Ahimsa, sevgi yaymayı ve sevginin olmadığı her türlü davranıştan kaçınmayı öğütler. Mesela, bir insanın sözünü kesmek, ince bir şiddet türüdür. Birini dinlemek ise sevginin ta kendisidir.

Düşük frekanslı titreşimlerle yaşayan bir varlık, sevgi frekansından uzaklaşır. Oysa başkalarını sabırla dinlemek, yüksek frekanslı bir sevgi eylemidir ve senin de frekansını yükseltir.. Peki, dinlerken hangi organımızı kullanıyoruz? Tabii ki kulaklarımızı! İşte burada Ahimsa'nın ezoterik boyutunu fark ediyoruz: Kulaklar Ahimsa’dır! Gözler Ahimsa’dır! Eller Ahimsa’dır!

Ahimsa’yı dışarıda arayıp bulabileceğin bir şey olarak görme. Çünkü Ahimsa, senin içindedir. Sevgiyle görmek, sevgiyle dinlemek, sevgiyle dokunmak… İşte Ahimsa budur. Ahimsa, sadece bir kelime değil, bir hissediş halidir.

ree

Ahimsa: Sevginin Dönüşümü

Ahimsa’nın bize sunduğu mesaj derindir: Sevgi ve şiddetsizlik iç içedir. Sevgi dolu bir insan, şiddeti sadece fiziksel boyutta değil, düşünce ve söz seviyesinde de bırakmıştır. Ahimsa, sevgiyle yaşamak ve her eyleminde bu sevgiyi yaymaktır. Yoga yolculuğunda, ilk adımdan itibaren şiddetsizlik olarak ifade edilen bu sevgi hali, ruhsal yükselişin ve içsel huzurun temelidir.


Ahimsa’yı bir felsefe ya da etik ilke olarak algılamanın ötesinde, bir yaşam biçimi haline getirmek gereklidir. Ahimsa, sevgiyi her anımızda hissederek yaşamanın bir yolu olarak bizde zaten var olan bir potansiyeldir. Kulaklarımız, gözlerimiz ve ellerimizle dünyaya sevgiyle dokunduğumuzda, Ahimsa’nın ne olduğunu derinden anlayacağız.

Şimdi basiti görerek daha derinleşeceğiniz günlük yaşamdan örneklerle ahimsayı pekiştireceğiz.


1. Düşünce Düzeyinde Ahimsa: Kendi kendine kötü düşünceler içinde olmak bile ahimsaya aykırıdır. Örneğin, bir hata yaptığında kendini acımasızca eleştirmek yerine, bu hatayı öğrenme fırsatı olarak görebilirsin. Bu yaklaşım, kendine sevgi ve şefkat göstermek demektir. Aynı şekilde, başkaları hakkında kötü düşünceler taşımak yerine, onları oldukları gibi kabul etmek ve anlayış göstermek de ahimsanın bir parçasıdır.

2. Sözlü Düzeyde Ahimsa: Konuşma tarzımızla da ahimsayı yaşarız. Mesela, birine kızgın olduğunda öfkeyle kırıcı sözler söylemek yerine, duygularını daha nazik ve yapıcı bir dille ifade edebilirsin. Bir arkadaşın sana kötü bir şey yaptığında ona karşı kaba sözlerle cevap vermek yerine, durumu anlamaya çalışmak, ahimsaya uygun bir davranış olur. Ahimsa, sözlerimizle karşımızdaki kişinin kalbini incitmemeyi de içerir.

3. Eylem Düzeyinde Ahimsa: Mesela, bir sokak hayvanına zarar vermemek, doğaya saygı duymak, çöpleri doğru şekilde ayrıştırmak, ekosisteme duyarlı olmak… Bunların hepsi ahimsanın birer yansımasıdır.

Diyelim ki bir ev bitkin var; ona yeterince su vermezsen ya da doğru koşullarda yetişmesine izin vermezsen aslında ona zarar vermiş olursun. Ahimsa, bu zararı önceden fark etmeyi ve ona göre davranmayı içerir.

4. Yeme Alışkanlıklarıyla Ahimsa: Yemek yerken acele etmemek, yemeğe minnetle yaklaşmak, hazırlayan kişilere teşekkür etmek de ahimsayı yaşamanın yollarından biridir.

5. Günlük Yaşamda Ahimsa Örneği: Düşünsene, trafikte sıkışıp kalmışsın ve önündeki araç çok yavaş gidiyor. Normalde sinirlenip kornaya basar, belki de kötü sözler söylerdin. Ahimsa, bu anda durup derin bir nefes almak, o kişinin belki de yol hakkında kafasının karışık olduğunu ya da acemi bir sürücü olduğunu düşünerek anlayış göstermek demektir. Onun yerine kendini koyabilmek, siniri yatıştırıp empatiyle hareket etmeyi sağlar.


Ahimsa, aslında her anımızda, her hareketimizde ve düşüncemizde var olabilecek bir prensip. Bu ilkeyi günlük yaşamımızda benimsediğimizde, kendimize ve başkalarına karşı daha nazik, şefkatli ve anlayışlı olabiliriz. Ahimsa, içsel huzur ve uyum için sağlam bir temel oluşturarak, daha dengeli ve sevgi dolu bir hayat sürmemizi sağlar.


Bir sonraki yazımda, yoganın evrensel etik kurallarından biri olan ‘Satya’ya, yani doğruluk ve dürüstlük ilkesine odaklanacağım. Satyayı sadece doğruyu söylemek olarak değil, aynı zamanda kendi içsel gerçeğimizi keşfetmek, düşüncelerimiz, sözlerimiz ve eylemlerimiz arasında uyum sağlamak olarak ele alacağım. Bu ilke, hayatın her alanında dürüstlüğü ve samimiyeti teşvik eder, bizi içsel özgürlüğe ve gerçek benliğimize bir adım daha yaklaştırır.

Doğruluğun gücü üzerine derinlemesine bir keşfe çıkacağız.


Sevgiyle.

Eyvallah…

Yorumlar


© 2023 by Muzaffer Alemdar Tüm hakları saklıdır.

MESAJ GÖNDER

 

​​

​muzafferalemdar1@gmail.com

  • Black Instagram Icon
  • Black YouTube Icon
bottom of page