top of page

Toprak ve Bakkal Amca!

Toprak ve Bakkal Amca!

Merhaba sevgili dost,

Bu yazımda seninle meditatif bir doğa yolculuğuna çıkacağız. Yolculuğumuzun sonunda, içindeki o bilge çocuğun rehberliğinde doğayla uyumlanabilmen için bazı pranik enerji çalışmalarımı seninle paylaşacağım. Doğayla kurduğun bağda, güneş ve toprakla birlikte yenilenip şifalanabilecek, içsel dünyanda derinleşip, sevgi frekansını deneyimleyebileceksin.


Geçen gün karavanda yaşayan bir çiftten çok içten bir mesaj aldım. Benimle buluşup sohbet etmek istediklerini söylediler. Telefonda konuştuk. Haftaya Datça’ya gideceğimi söyledim, onlar da Antalya’dan Datça’ya gelip benimle buluşacaklarını söylediler. Kızın adı Yağmur. Telefonu kapatırken dedi ki: “Toprağa söyleyeceğim şimdi bu konuşmamızı, oradan gökyüzüne yayılsın bu niyetlerimiz.” Bu sözlerinden sonra içimden bir şeyler aktı, bilgisayarımın başına geçtim ve bu yazıyı yazmaya başladım. Adı da “Toprak” oldu. Çünkü bir kelimeyle başladı. O kelimeyle canlandı yazacaklarım.

Ve biliyor musun? Bunu sen de hayatının her alanında deneyimleyebilirsin. Kelimelerin derinliğini görebilir, gözlerinle baktığın her şeyin ardındaki manayı, saklı olan derinliği hissedebilirsin.


Dönüşüyoruz arkadaşlar, doğayla uyanıyoruz. Bu yıl, farkındalığının boyutlarını hücrelerinde hissedeceğin bir yıl olacak.

Bir ağaca özgürce sarılıp, güneşe hayran hayran bakıp gözlerinin dolacağı bir dönemde olacaksın. Bir kedi artık sadece bir kedi olmayacak senin için. Tüylerine dokunduğunda, Yaradan'a dokunuyormuş gibi, sevginin çığlıklarını hissedeceksin. Bakmaktan görmeye, dinlemekten duymaya, dokunmaktan hissetmeye geçeceğin bir alandasın.

Ve bunun için hiçbir şey yapman gerekmeyecek. Sadece var olman yeterli. Var oldukça dönüşeceksin. Dönüştükçe hatırlayacaksın. Çevreni şifalandıracaksın, varoluşunla… Ve dönüşürken, içindeki o bilge çocuğu fark edeceksin. O çocuk, sevgiyi hatırlatacak etrafına.


Hadi başlayalım!

Üç boyut, beş boyut gibi kavramlarla kafan karışık mı biraz şu dönem. Karışmasın, tüm boyutlar zihninde tezahür ediyor.


Önce, 3. boyut ve 5. boyut kavramlarını zihninde daha netleştirelim.

İlk önce spiritüel cümleler kurmadan, günlük hayatımıza bakalım.

3. boyutta yaşayan bir insan bakkala gider: Bakkaldan alışveriş yaparken zihnini bir sonraki yapacağı işe odaklar. Kasadaki kişiye hızlıca bir selam verip işini bitirmeye çalışır. Bağ kurmak aklına gelmez, çünkü her şey işlevseldir.

5. boyutta yaşayan bir insan bakkala gider: Bakkaldan alışveriş yaparken kasadaki kişiyle göz teması kurar. Bir gülümseme ile halini hatırını sorar. Belki kısa bir an bir şey söyler. O an “ben ve o” değil, bir bağ hissedersin; sevgiyle iletişim kurarsın. İşlevsel değildir.


Yandık anasını satayım, her girdiğim bakkalda bunu mu yapacağım 5. boyuta geçtiğimde?

Evet, kuzum. Bunu yapacaksın. Ama şunu bil ki, yapmak ya da yapmamak gibi bir durumun olmayacak artık.

Yani, "Yapayım mı, yapmayayım mı?" diye düşünmeyeceksin. Zihnin böyle bir karar verme noktasında olmayacak. Çünkü zamanın ötesinde, sevgi frekansının içinde olacaksın artık. Belki şu an şunu düşündün: "Herkese sevgi mi göstereceğim? Herkesi sevmek zorunda mıyım?" Ama işte o düşündüğün herkes kavramı, o boyutta var olmayacak.

Bakkal artık "herkes" değil. Bakkal artık senin sevgilin. Bakkalla aşk yaşayacaksın.


Tövbe tövbe, aşk mı yaşayacağım?

Evet, bakkalla sevişeceksin.

Hocam manyak mısın sen, bizim bıyıklı bakkal Şükrü Amca’yla mı sevişeceğim?

Anlatayım o halde:

3. boyuttan daha yükseldiğinde…

Bir saniye, 3. boyut ve 5. boyut nedir, tam anlamadım.

Dur lütfen. Önce en basiti kavramalısın. En basiti anlamalısın. Basiti görmeden derinleşemezsin. Spiritüel yolculuğunda zihnin, en basit olanı göremediği için; yani her gün karşılaştığın şeylerdeki anlamı fark edemediğin için, Instagram’da spiritüel konuşmaları kaydedip duruyorsun.

Oysaki bakkalı fark ettiğinde, o kaydedip durduğun şeyleri yaşamaya ve deneyimlemeye başlayacaksın. Sabret ve dinle lütfen.

Tamam.


3. boyuttan daha yüksek boyutlara çıktığında, aşk bir insana veya bir ilişkiye özgü olmaktan çıkıp, her yerde hissedilen bir frekans haline gelecek.

Şükrü Amca’yla konuşurken, o artık sadece "bıyıklı Şükrü Amca" olmayacak. Onu yaşamın bir parçası, seninle aynı enerjiyi paylaşan bir varlık olarak göreceksin. Gözlerine baktığında, içindeki o ilahi kıvılcımı fark edeceksin. İşte bu, farkındalıkla yaşanan bir aşk halidir.

Sevişmek, artık sadece fiziksel bir anlam taşımayacak. İki enerji alanının birbirine dokunduğu, titreşimlerin aktığı bir alışveriş haline dönüşecek. Bu alışveriş, enerjilerin dans ederek sevişmesi olacak. Ve bu, o an yapılan basit bir sohbetle bile gerçekleşebilecek. Bir selam, bir gülümseme ya da karşılıklı hissedilen şefkat... Tüm bunlar, o enerji alışverişini bir ritüele dönüştürecek.

Sen, sadece samimiyetinle o Şükrü Amca’yı şifalandıracaksın. O da seni! İşte bu. Off, muazzam sistemin güzelliğine bakar mısın? Hiçbir şey yapmadan, yalnızca varoluşunla çevreni dönüştürüp şifalandırıyorsun.


Babaannen 3. boyut, 5. boyut nedir biliyor muydu? Bilmiyordu. Ama onu görünce nasıl enerji doluyordun, değil mi? Elini alnına koyup okşadığında nasıl da geçiyordu her şey? Bir olumsuz olay yaşadığında, "Olsun kızım, bu da geçer," demez miydi? Birisi sana yanlış yaptığında, "Olsun kızım, sen ona da sevgi göster," diye nasihat vermez miydi?

Bakkala gidince samimiyetle konuşurdu, değil mi? Bir misafir geldiğinde nasıl canla başla hizmet ederdi, hatırlıyor musun? Elinde, avucunda bir şey olmasa da insanlara yardım etmeye çalışırdı. İşte o babaannen, 5. boyutun ve daha yukarıdaki boyutların ta kendisiydi.

Spiritüel cümleler bilmezdi bizim gibi. Gereği de yoktu zaten. Çünkü o sevgiydi. Sevginin de ta kendisiydi.


Üst boyutlarda aşk ve sevişmek, hayatın her anında, her ilişkide var olur; yolda gördüğün bir yaprakta, bir selamda, bir bakışta ya da sadece bir “Merhaba”da bile!

Şimdi, basiti kavradık güzel arkadaşım. Artık daha derinleşebiliriz. Çünkü zihnin buna hazır. Zihnin, gündelik hayatında her gün yaptığın basit şeyler arasındaki farkı görerek 3. ve 5. boyutun ne olduğunu anlamaya başladı. Zihinde karmaşa yok. Bilgiyle boğulmak yok. Sakin ve rahat bir zihin var.

Ve böylece daha derinleşmek için zihninde bir alan açıldı. Şimdi bu alanda birlikte derinleşelim. Ardından bir doğa yolculuğuna çıkacağız


Maddesel boyut, daha çok ego, korkular ve maddi dünyaya bağlılıkla ilgilidir. Bu boyutta başarı, mutluluk ve huzur dışsal koşullara dayandırılır

Sevgi ve farkındalık boyutu ise içsel bir denge, birlik bilinci ve akışla yaşamayı kapsar. Bu hâl, “olan her şey tam da olması gerektiği gibi” hissiyle, şükür ve sevgi dolu bir yaşam sunar


Üçüncü boyut ormanda yürürken: Telefonuna bakar, kafasında yapılacak işler vardır. Geçmiş ve gelecekteki düşünceler arasında kaybolmuşken, etrafındaki ağaçları, kuşları ve rüzgarın sesini fark etmez. Ormandan geçtiğini bilse de, o anın derinliğini hissedemez çünkü zihni başka yerlere gitmiştir.

Beşinci boyut ormanda yürürken: Rüzgarın cildindeki hissini, yaprakların hışırtısını ve kuşların sesini fark eder. Ağaçlarla bir bağ kurar ve doğanın bir parçası olduğunu derin bir şekilde hisseder. Şu an da olduğunu, her şeyin tam olması gerektiğini ve o anın bir mucize olduğunu bilir.


Bende 5. boyuta geçmek istiyorum.


Şimdi sana bir şey söyleyeceğim. 3. ve 5. boyutu unut. Zihnini tekrar o kargaşaya ve mücadeleye sokma. Önce bunu düşün: ‘5. boyuta değil, sevgi ve farkındalık boyutuna geçmeye niyetlendim’ de lütfen.


Şimdi düşün: 5. boyut!

Ve şimdi yine düşün: Sevgi ve farkındalık boyutu!

Hangisi samimi, sıcak ve derin?

Kararı sen ver.


Samimiyeti kelimelerde kurduğunda zihnin o algıyı daha derinlemesine hissetmek isteyecektir. İlk önce bunu yap. 5. boyutu s....et. Kendine has ol, kalıplardan uzaklaş, uzaklaş ki kendi samimiyetinle derinleşebilesin. Özgün ol. Offf, özgün olmak ne de kıymetli! Kendini keşfetmen, derinlere inebilmen için...


Hatırlar mısın, küçükken bulutları izlerdin, kafanı gökyüzüne kaldırıp dakikalarca. Toprakta kirlenir, tırnaklarının arasına topraklar kaçardı. Ağaca çıkardın, sarılırdın, papatyayı incelerdin, çimenleri koklardın. Su birikintisinde zıplardın. Kedilerin, köpeklerin peşinden koşar, güvercinlere arpa atardın. Hele ki sincap filan görsen, sevinçten çıldırırdın. Ay dedeyi izlerdin gece, güneşe bakardın.


Bunların hepsini yeniden yapabilir misin o çocuk gibi doğaya uyumlanarak?


Hadi bir plan yapalım ve doğaya uyumlanma sürecini bir ritüele dönüştürüp, doğanın enerjisiyle nasıl şifalanacağına ve derinleşip çakra enerji merkezlerini arındıracağına dair bir çalışmamı anlatayım sana.


Bu çalışmada güneş ve toprakla çalışacağız, yani ateş ve toprak elementleriyle.


Toprak: Beden ve zihin arasında bağ kurarak bizi anda tutacak. Bedene şifa enerjisini taşıyacağız. Sakinlik ve sabrımızı bize enerjisiyle hatırlatacak. Negatif enerjimizi emecek. Toprakla bağ kurmak, yalnızca bir elementle çalışmak değil, yaşamın temel enerjisiyle bütünleşmek demektir.


Güneş: Güneşle bağ kurarak yaşam gücümüzü arttıracağız ve zihinsel yorgunluğumuzu arındıracağız. Güneş, dönüşüm ve yenilenmemiz için bize alan açacak saf enerjisiyle. Güneşle bağ kurduğunuzda yenilenme enerjisini saç tellerinizde dahi hissedeceksin.

Meditasyon sırasında güneşi hayal etmek, farkındalığı ve ruhsal uyanışı destekleyen büyüleyici bir aşk halidir.

.........................................

Başlayalım.

Derin bir nefes al ve yavaşça ver. Gözlerini kapat ve 5 dakika boyunca nefes alıp ver. Önce sakin bir şekilde konuş, söyle o'na:


“Ey güzel güneş, seni fark ediyorum. Varlığın için şükürler olsun, bizi aydınlattığın için teşekkür ederim, ışığınla yolumu aydınlattığın için, karşılıksız açıp parladığın için sana minnettarım.”


Bunları tekrarla bir müddet. Yavaşça ellerini güneşe kaldır ve bekle. Avuçların ısınacak, yavaşça orada hayal et ışığını, avuç içinden göğsüne doğru akan sarı ışığı hayal et. Bekle öylece. Arındırdığı için ona teşekkür et. Temizlediği ve seninle enerjisini paylaştığı için teşekkür et ve bırak kendini ona bir müddet.

Yavaşça elini göğsüne koy, nefesler alıp ver ve gözünü aç.


Şimdi eğil ve yavaşça toprağa dokun. Gözlerini kapat ve o'na de:


“Ey güzel toprak, bizi beslediğin için sana şükürler olsun, bana güvendiğin için, meyveni, sebzeni benimle paylaştığın için sana teşekkür ediyorum. Varlığına şükürler olsun.”


Hayalen canlandır avuç içlerinden tüm bedenine enerjinin aktığını hisset. Ve bekle öylece bir müddet. Sonra kalk ve ellerini yüzüne yaklaştır, kokusunu hisset, içine çek. Ellerini öp ve teşekkür et.


Bu çalışmayı her gün yaptığında, sevgi ve farkındalık frekansına yavaş yavaş yükseldiğini hissedeceksin. Sevgiyle dolduğunu deneyimleyip, güneşin seni saf sevgiyle ısıttığı o aşk gibi, bakkal amcayı da ısıtacaksın saf sevgiyle. Güneş gibi, sadece var oluşunla! Yağmur gibi yağacaksın, toprakla konuşa konuşa…


Namaste,

Aşk ile...






Comentários


© 2023 by Muzaffer Alemdar Tüm hakları saklıdır.

MESAJ GÖNDER

 

​​

​muzafferalemdar1@gmail.com

  • Black Instagram Icon
  • Black YouTube Icon
bottom of page