ÇAKRALARA YOLCULUK! KİRYA VE YAŞLI BİLGE...
- Muzaffer Alemdar
- 24 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
İçsel huzuru aramak, insanın varoluşundaki en eski yolculuklardan biridir. Bu hikayemde, çakraların gizemli dünyasına Kirya'nın adımlarıyla birlikte yol alacağız. Çakralar, sadece bedenimizin enerji merkezleri değil, aynı zamanda ruhumuzun evrenle kurduğu köprülerdir. Her bir kapı, bizi daha derin bir farkındalığa ve özümüze biraz daha yaklaştırır. Şimdi, Kirya'nın içsel gücünü keşfetmeye ve ruhundaki yedi ışıkla bağlantı kurduğu yolculuğuna, gelin onunla birlikte çıkalım...
Çakralara Yolculuk
"Yedi Renkli Yolculuk"
Bir zamanlar, uzak diyarlarda yaşayan Kirya adında genç bir kız vardı. Kirya, her zaman içsel huzuru ve mutluluğu arayan, ancak bunun nasıl bir şey olduğunu bilmeyen biriydi. Günlerce, hatta aylarca, bu huzuru bulabilmek için sorular sordu; ama ne kadar ararsa arasın, kalbindeki boşluğu bir türlü dolduramıyordu.
Bir gün, ormanın derinliklerinde, yaşlı bir bilgeyle karşılaştı. Bilge, Kirya'nın gözlerindeki arayışı gördü ve ona şöyle dedi: "Eğer içindeki ışığı bulmak istiyorsan, yedi renkli bir yolculuğa çıkman gerek. Bu yolculuk, seni ruhunun derinliklerine götürecek."
Kirya şaşkınlıkla bilgeye baktı: "Yedi renkli bir yolculuk mu? Peki bu nasıl bir yolculuk?"
Bilge gülümsedi. "Bu yolculuk, yedi kapıdan geçmeni gerektirecek. Her kapı bir renk, her renk bir enerji taşıyor. Eğer bu kapıları geçebilirsen, hem bedeninde hem de ruhunda dengeyi bulacaksın."
Kirya, heyecanla bilgeyi dinledi ve hemen yolculuğa çıkmaya karar verdi.
Birinci Kapı - Kırmızı: Kirya, yolculuğuna başladığında karşısına ilk kapı çıktı, kırmızı bir kapı. Kapının önünde bir nehir akıyordu. Nehir güçlü, gür ve derindi. Bilge Kirya'ya fısıldadı: "Bu, kök çakranın kapısı. Hayatta kalma, güven ve aidiyet hissini burada bulacaksın. Eğer nehrin akışına güvenebilirsen, bu kapı açılacak."
Kirya, nehirden korktu ama cesaretini topladı. Suya adımını attığında, su onu taşıdı. O an, yaşamın zorluklarına karşı duyduğu korkuların yersiz olduğunu fark etti. Köklerini toprağa sağlamca saldığında, kapı kendiliğinden açıldı.
İkinci Kapı - Turuncu: İçeri adımını attığında, karşısında turuncu ışıklarla dolu bir oda gördü. Burası, sakral çakranın evi olan duyguların ve yaratıcılığın kapısıydı. Kirya odaya girdiğinde, her yanda ona huzur veren handpan melodileri yankılanıyordu. Ama aynı zamanda, içinde bastırdığı tüm duygular da su yüzüne çıkıyordu.
Bilge ona fısıldadı: "Duygularını özgür bırak ve utanmadan, suçluluk hissetmeden onları yaşa. Hayatın tadını çıkar." Kirya, kendini olduğu gibi kabul etmeye başladıkça, oda tatlı bir sıcaklıkla doldu ve turuncu kapı açıldı.
Üçüncü Kapı - Sarı: Kirya üçüncü kapıya ulaştığında, bu kapı sarı renkte parlıyordu. Sarı, solar pleksus çakrasının gücünü temsil ediyordu. Kapının önünde, devasa bir dağ yükseliyordu. Kirya bu dağı nasıl aşacağını bilemedi. Fakat bilge ona şöyle dedi: "Bu dağ, senin içsel gücün. Kendi gücüne inanırsan, bu dağı tırmanabilirsin."
Kirya, kendine olan güvenini topladı. İlk adımı attığında dağ ona bir yol açtı. Her adımında gücünü daha fazla hissetti. Zirveye vardığında, dağın ardında parlayan sarı kapı açıldı.
Dördüncü Kapı - Yeşil: Dağın zirvesinden aşağı inerken, Kirya kendini yeşil bir ormanda buldu. Bu kapı, kalp çakrasının kapısıydı. Burada, tüm sevdiklerinin yüzlerini görebiliyordu. Ama aynı zamanda, kalbinde birikmiş kırgınlıklar da onunla yüzleşiyordu.
Bilge ona fısıldadı: "Kalbin sevgiyle dolduğunda, tüm yaraların iyileşir. Affetmek ve sevgiyi paylaşmak, ruhunun en büyük hediyesidir." Kirya, içindeki tüm acıları, kinleri serbest bıraktı ve sevgiyle dolu bir huzur buldu. Yeşil kapı ona açıldı.
Beşinci Kapı - Mavi: Bir sonraki durak, boğaz çakrasının temsil edildiği mavi kapıydı. Kapının önünde bir deniz vardı, denizin ötesinde ise açık gökyüzü uzanıyordu. Bilge şöyle dedi: "Burası senin kendini ifade etme gücün. Gerçekten ne söylemek istiyorsan, çekinmeden dile getir. Duygularını ve düşüncelerini samimi bir şekilde ifade edersen, bu deniz seni geçirecek."
Kirya , derin bir nefes aldı ve bugüne kadar içinde tuttuğu tüm kelimeleri denizin dalgalarına bıraktı. Dalgalar sakinleşti ve ona yol verdi. Mavi kapı açıldı.
Altıncı Kapı - Mor: Kirya altıncı kapıya geldiğinde, karşısında mor bir ışık gördü. Bu kapı, üçüncü göz çakrasının kapısıydı. Bilge ona şöyle dedi: "Burası senin sezgilerinin, farkındalığının kapısı. Burada göremediklerini görebilir, gerçeği tüm çıplaklığıyla anlayabilirsin."

Kirya, gözlerini kapattı ve içindeki sesi dinledi. O an, hayatındaki tüm kararların, tüm yolların birbiriyle nasıl bağlantılı olduğunu fark etti. Gerçekleri net bir şekilde görebiliyordu. Mor kapı, ona geleceğin ışığını açtı.
Yedinci Kapı - Beyaz: Son olarak Kirya, en büyük kapının önüne geldi. Bu kapı beyaz renkte, pırıl pırıl ışık saçıyordu. Bilge gülümsedi ve dedi ki: "Bu, taç çakranın kapısı. Burası her şeyin bir olduğu, evrenle bir olduğun yer. Artık bu yolculuğun sonunda, sen de bir parçası olduğun bu büyük bütünlüğü anlayacaksın."
Kirya, beyaz kapıyı açtı ve kendini sonsuz bir ışığın içinde buldu. O an anladı ki, tüm bu yolculuk boyunca aradığı huzur hep içindeydi. Her kapı, ona kendini bir parça daha yaklaştırmıştı. Kirya, evrenin ve kendi ruhunun bir parçası olduğunu kabul ettiğinde, içindeki boşluk tamamen dolmuştu.
Kirya, o gün yedi renkli yolculuğunu tamamladı. Artık biliyordu ki, huzur ve mutluluk dışarıda değil, insanın içindeydi. Ve her kapı, bu ışığa biraz daha yaklaşmak için bir adım oldu.
Kirya’nın yolculuğu, aslında hepimizin içinde saklı olan bir uyanışın simgesiydi. Çakraların enerjileriyle uyumlandığımızda, kendimizi ve evreni daha derin bir anlayışla kucaklarız. Unutma, her bir kapı birer başlangıç, her adım seni sana bir adım daha yaklaştıran bir ışık. Sen de içindeki bu yolculuğa adım atmaya hazır mısın?
Yorumlar