top of page

Spiritüel Bir Yolculuk “YOGA, Sauna ve Shakira!”

Güncelleme tarihi: 14 Şub

Yoga Pratyahara !

Tayland yolculuğumda çeşitli spiritüel seremoniler düzenleniyordu ve ben de handpanimle bu seremonilere eşlik ediyor, yeni insanlarla tanışıyordum.


Bir gün, bir seremonide Shakira ve Olga adında iki yoga hocasıyla tanıştım. İkisi de çok tatlı insanlardı. Telefon numaralarımızı aldık. Ertesi gün beni bir yere davet edip, "Muso gel müzik yaparız" dediler. İşim var, gelemem dedim, şaka şaka hemen motoruma atlayıp koşa koşa gittim.


Ormanlık bir alanda, ateş başının olduğu otantik ve harika bir yerdi.

Shakira, seremoniyi düzenleyenlerden biriydi. Ona seremoni hakkında "Gerçekten çok güzeldi, ayrıca sen de çok güzelsin" dedim. Aynı şeyi Olga'ya da söyledim, çünkü o da çok güzeldi. Ama burada bahsettiğim güzellik, fiziksel bir güzellik değil; yayılan frekanslarımızın birbiriyle uyumunun güzelliğiydi.


Peki, çirkin var mı?

Şimdi gözlerinizi kapatın ve çirkin bir şey düşünün. Çirkini tarif edebiliyor musunuz? Eğer tarif edemiyor, sadece anlamını biliyor ama size hiçbir şey ifade etmiyorsa, manevi yolculuğunuzda bir geçiş yaşamışsınız demektir. Bu geçiş, yogada bir basamak olan dharana'nın deneyimlenme halidir. Yani, baktığınla arandaki mesafenin ortadan kalktığı hal. Yoga, bu deneyimi yaşamamız için vardır. Yoganın kelime anlamı da bütünleşmek demektir! Bütünleştiğin bir şeyi çirkin olarak görmek mümkün değildir.


Shakira bana "Türk hamamına gidiyor musun?" diye sordu. Benim İngilizcem başlangıç seviyesinde sayılır. Türk hamamına en son 30 sene önce gitmiştim ama bu cümleyi İngilizce açıklamak uzun süreceği için sadece "sometimes" dedim.


"Kaç dakika kalıyorsun?" dediklerinde, "Thirty" dedim. Ağzımdan 30 dakika çıktı ama, aslında 2 dakika durmak bile benim için mucizeydi. Küçüklüğümde babamla hamama gittiğimiz dönemlerde hep kaçardım. 30 dakika dediğimde şaşırdılar. "Really?" diye sordular. Bu şaşkınlıkları hoşuma gitti.


Otururken birden ayağa kalkıp soyunmaya başladılar. Üzerlerindekini çıkardılar ve bana "Hadi sen de çıkar" dediler. "Tamam" dedim, neden diye hiç sormadan üzerimdekileri çıkardım. Sonra "Gel" dediler, ikisi de ellerimden tuttu, ortada ben tebessümle mutlu mutlu yürüyorum. Yavaş yavaş bir kapıya yaklaşıyoruz. Merak ediyorum ama o kadar teslimim ki ne çıkarsa razıyım.


Kapıyı açtılar ve içeri girdik; içerisi sauna! Bir an "Rüyada mıyım?" diye düşündüm ama fenalıklar gelmeye ve terlemeye başlayınca rüyada olmadığımı fark ettim. Göz gözü görmüyor, aşırı sıcak ve bana sürekli bir şeyler soruyorlar. O sıcakta konuşmaya çalışıyorum, İngilizcem de az... Artık halimi siz gözünüzde canlandırın.


O an gözlerimi kapattım ve içimden "Muzaffer, ne güzel bir deneyimdesin" diye geçirdim. 20 dakika sonra  Shakira kapıyı açtı, elimden tuttu ve sanki cennete adım atıyormuş gibi dışarıya çıktım.


Oturduk bir süre, sonra yine elimi tuttular ve “Hadi gidiyoruz” dediler. Yine ortada ben, kapıya doğru ilerliyoruz. Bu döngüyü dört kez yaşadım. Dördüncüsünde, Shakira elimi tutup “Hadi çıkıyoruz” dediğinde kalmak istediğimi söyledim ve bir 20 dakika daha durdum.


Şimdi şu kelimeye odaklanın: “Pratyahara.” İlk başta yabancı gelebilir, ama öğrenmek isteyebilirsin belki. Pratyahara,  kitap okurken etrafında avazı çıktığı kadar ağlayan bir çocuğun dikkatini dağıtmamasıdır. Yani, duyuların içe çekilmesidir.


Acı da bir duygu, bu acı fiziksel ya da zihinsel olabilir. Mesela, sevgilinden ayrıldığında yaşadığın o zihinsel acı... Fakat, pratyahara basamağını deneyimleyen biri, bu acıları yaşamaz ama aynı zamanda yaşar da. Bu konuyu bir gün uzun uzun anlatacağım. "Yaşar ama yaşamaz!"


Ben, saunada fiziksel bedenimde “pratyahara”yı hiç deneyimlemediğim kadar derin bir şekilde yaşadım. Bu deneyim, benim için fiziksel bedenimde bir keşif yolculuğuydu. Çünkü deneyim, bilgiyi gerçekten hissetmektir. Şu an bu yazıyı okurken, bakkala giderken ya da yolda yürürken bile pratyahara’yı deneyimleyebilirsin.


Şimdi pratyahara’yı deneyimlemek ister misin? O halde 3-4 dakika boyunca gözlerini kapat, nerede olursan; belki Merve gibi trende, belki Ayşe gibi yemek yaparken. Önce dış sesleri dinle: araba sesleri, kuşlar, insanların sesleri ya da kulaklığındaki müzik... Hepsini ayırt etmeden, sadece dinle. Biraz bu alanda kal. Şimdi elini göğsüne koy ve kalbinin atışını hisset. Ellerinden yankılanan ritmi duy. Allah’ım, kalbin atıyor! Bu nasıl bir mucizedir! Kalbinin avuçlarında attığını fark ediyorsun. Bu hissedişin içinde kal. Sen sadece orada kal. Ben de seninle yapacağım şimdi. Şu an arabamı muayeneye getirdim, bir pastanede çay içerken yazıyorum bunları. Kulağımda müzik, etrafımda insanlar var. Şu an etrafımda insanlar var mı gerçekten? Bilmiyorum, sadece ben varım ve seninle birlikte gözlerimi kapayıp elimi göğsüme koyacağım. Hadi yapalım...


Yukarıda okuduğunuz hikaye, kendimi dışarıdan izleyerek yazdığım bir hikayedir. Yazıya döktüğüm tüm anılar da öyle. Saunaya ilk adım attığım andan itibaren “dışarıdan izleyen ben” bu deneyimi önceden öngörüyordum. “dışarıdan izlemeyen ben” ise bu deneyimi teslimiyetle ve heyecanla akışta yaşıyordu. Bu hikayemde 3 unsur akışın içindeydi;  neşe, oyun ve uyumlanma…


Spiritual yolculuğunumuzu fark edebilmek ve yaşantımızı deneyime dönüştürmek için bazı unsurlar yaşamalıyız, mesele “cesaret” gibi. Ben, bu hikayemde baskın olarak; neşe, oyun ve uyumlanmayı yaşadım…


Oyun, bir çocuğun zihniyle olayları bir oyun gibi yaşamak.

Neşe, bu oyunun içinde coşkuyla farkındalık.

Uyumlanmak ise, frekansları ve enerjiyi yönlendirebilmek.

Diyelim ki, bir yere gittiniz ve rahatsız olduğunuz enerjiler hissettiniz; enerjinizin uyumlanmadığı, sizi rahatsız eden bakışlar ve konuşmalar. O ortamdan kalkıp gitmek bir seçenek olabilir, ya da enerjiyi dönüştürüp orada kalmak. Bu dönüştürme, çevrendekileri değiştirmek değil, enerjiye uyumlanmaktır.


Peki bu nasıl olur?

Bunun için bir çaba sarf edilmez. Çabalamak, seni daha da o alandan uzaklaştırır. Yoganın 3. basamağı olan pranayama, işte tam da bu noktada devreye girer. Pranayama, sadece nefes çalışması değil, nefes çalışmasından çok öte bir basamaktır. Prana, yaşam enerjisi demektir, yama ise kontrol. Yani, pranayama, enerjiyi kontrol etmektir.

Bu konuyu başka bir yazımda daha detaylı anlatacağım. Şimdi Olga ve Shakira'ya geri dönelim.


İlkokulda okula aşı yapmak için geldiklerinde hep tuvalette saklanırdım. Küçüklüğümden beri iğnelere karşı bir hassasiyetim var. O yüzden, çıplak ayakla üzerinde durulan çivilerle dolu tahtayı ilk kez 3-4 yıl önce denediğimde 30 saniyeyi zor tamamlamıştım. Ayak boyutunda bir tahtanın üzerinde çiviler düşünün, öyle bir alet. Sauna maceramızdan sonra ateş başında otururken, Olga ve Shakira bana telefonlarından bu çivili aletin videosunu gösterdiler.


"Yaptın mı?" diye sordular.

"Tabii" dedim.

"Kaç dakika?" diye sordular.

Ben yine “thirty” dedim, çünkü artık her soruya 30 dakika demeye alışmıştım.

Yine şaşırıp, “Really?” dediler.


Aradan beş dakika geçmeden ikisi birden ayağa kalktı. "Allah, ne oluyor gene?" dedim içimden. Uzaktan birinin "hello, hello!" diye bağırarak geldiğini gördüm. Shakira ve Olga, "Oh my God!" diye sevindiler. Gelen kişinin elindeki şeye sevinmişlerdi. Yaklaştıkça fark ettim ki, arkadaşın elinde tuttuğu, o çivili aletti.


Ve yine elimden tutup beni ayağa kaldırdılar.

“Allah'ım,” dedim, “bu sefer sana geleceğim sanırım.”

Önce Shakira 20 dakika durdu; insanlar alkışladı. Sonra Olga 15 dakika durdu; yine alkışlar yükseldi. Ben de handpanime sığındım, çalarken belki beni çağırmazlar diye düşündüm. Ama beklediğim gibi, "Come on  Muzaffer," dediler.


Shakira, diğer arkadaşlarını toplayıp benim 30 dakika durduğumu söyleyerek bir çember oluşturdu. O an aklıma, çocukken Kurban Bayramı'nda arkadaşlarla kurban edilen koyunları izlediğimiz anlar geldi. Ortaya koca bir saat koydular ve alkışlarla beni davet ettiler. Yavaşça kalktım, yüzümde hafif bir tebessüm, sanki her gün bu tahtanın üstüne çıkıp saatlerce duruyormuş gibi yürümeye başladım.


Ve teslimiyet... “İşvara Pranidhana.”

Teslimiyet, başına gelen ve değiştiremeyeceğin şeyler karşısında direnç göstermemek demektir. Kontrol edemediğin durumlar üzerinde takılıp kalmak yerine, evrensel bilinç ya da ilahi güce teslim olmak, zihin için büyük bir huzur getirir. Teslim olmuş bir zihin, direnç göstermeden, mevcut anı derin bir farkındalıkla kabul eder. Teslimiyet, çabayı bırakmak değil, çaba gösterirken sonuca takılmamayı öğretir.


Teslimiyet, yaradana, ilahi güce olabilirken- bu bir insan, bir kedi, doğa ya da bir anlık duruma da olabilir.


Shakira elimi bıraktığında sadece 5 dakika geçmişti. Toplamda 40 dakika durdum ve bir çiviye teslim oldum, acaba o bir çivimiydi!


Alkışlar arasında yavaşça tahtadan indim ve ayağımı çime bastım.

Shakira ve Olga’ya bu yukarıda yazdıklarımın hepsini translate yardımıyla anlattım ve sonra ormanın derinliklerinde yaşadığım evime doğru motoruma binip yola koyuldum. Sağımda ve solumda dev ağaçlarla, motorumun ışığında, sırtımda handpanimle, bu yazacaklarım zihnimde canlana canlana…


Namaste

Eyvallah…

Comments


© 2023 by Muzaffer Alemdar Tüm hakları saklıdır.

MESAJ GÖNDER

 

​​

​muzafferalemdar1@gmail.com

  • Black Instagram Icon
  • Black YouTube Icon
bottom of page